4 Nisan 2013 Perşembe

Peygamber Efendimiz (sav)' in Ümmi Oluşundaki Mucizeler

Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) Tevrat ve İncil'de de geleceği bildirilen ümmi peygamberdir. Allah Peygamberimiz (sav)'e Kuran'ı vahyettiğinde kendisinin okuma yazması yoktu, yani ümmi idi. Hz. Muhammed (sav)'in bu özelliği kendisinin peygamberliğinin en önemli delillerinden biridir.

İman etmeyenler, Peygamber Efendimiz (sav)'in ümmiliğini bildikleri halde ona indirilen Kuran'ı kabul etmemişler ve hak kitabı kendisinin yazdığı iftirasını atmışlardır. Oysa iman etmeyenler, Peygamberimiz (sav)'i kendisine elçilik görevi verilmeden önce de tanımakta ve böyle bir ilme sahip olmadığını zaten çok iyi bilmekteydiler. Nitekim, Allah "Böylece sana emrimizden bir ruh vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmiyordun. Ancak Biz onu bir nur kıldık; onunla kullarımızdan dilediklerimizi hidayete erdiririz. Şüphesiz sen, dosdoğru olan bir yola yöneltip-iletiyorsun." (Şura Suresi, 52) ayetiyle bu gerçeği haber vermiştir. Bir başka ayette de şöyle buyurulur:

... Allah, sana Kitabı ve hikmeti indirdi ve sana bilmediklerini öğretti. Allah'ın üzerinizdeki fazlı çok büyüktür. (Nisa Suresi, 113) 

Peygamber Efendimiz (sav) Kuran ayetlerini "Allah'tan aldığı vahiyle" insanlara bildirmiştir. Yaptığı tebliğlerde hep bu gerçeği dile getirmiş ve onlara kendisinin peygamberlikten önceki hayatına yıllarca şahitlik ettiklerini hatırlatmıştır:

De ki: "Eğer Allah dileseydi, onu size okumazdım ve onu size bildirmezdi. Ben ondan önce sizin içinizde bir ömür sürdüm. Siz yine de akıl erdirmeyecek misiniz?" (Yunus Suresi, 16)
Peygamberimiz (sav) ümmi olmasına rağmen en mükemmel şekilde dini tebliğ etmiş, Tevrat ve İncil'in de ilmine vakıf olmuştur. Yüce Allah'ın Kuran'ı vahyetmesiyle diğer kutsal kitaplardan ve geçmiş toplumların durumlarından da bilgiler vermiştir.

Peygamberimiz (sav)'in hayatı boyunca daha pek çok harika olay tecelli etmiştir. İmam Gazali onun ümmi oluşundaki mucizevi delilleri şöyle anlatmıştır:
Cenab-ı Hak, o, mekteb ve medrese görmediği, ilimle mümarese (Alışma, alışıklık, yatkınlık) ve teması olmadığı, kitab mütalea etmediği, ilim için hiçbir yolculuğa çıkmadığı, yetim, zaif sayıldığı ve cahil Arapların arasında bulunduğu halde Cenab-ı Hak bütün bunları kendisine ihsan etmiştir. Acaba durumu bu iken onun için ahlakların en güzelleri, edeblerin en yüceleri, mesela (eğer peygamber olmasa…) sadece fıkıh ilminin maslahatlarının marifeti ((islam hukukunun bilgisi) nereden ona verildi? Evet, -diğer ilimler hariç- sadece fıkıh ilminin yararlılıklarının bilinmesi medresesiz ve mektebsiz, ilim ve ilim erbabıyla (ehli ile) temas etmeksizin elde edilemez. Eğer ilahi bir takviye olmasa nereden geliyor?
Üstelik Allah'ın marifeti, Allah'ın meleklerinin marifeti, kitablarının marifeti ve peygamberliğin diğer özellikleri, eğer açık vahiy olmazsa, nereden ona bildirilmiş ve öğretilmiş olabilir? Beşer (insan) kudreti nereden başlı başına bunları elde edebilir?
Eğer Hazreti Muhammed (sav)'in bu zahiri emirlerden başka hiçbir mucizesinin olmadığı farzedilse bile, bu emirlerin onun peygamberliğine delalet (işaret) etmeleri yeter de artar bile… Hazreti Muhammed'in alamet ve mucizelerinden öyleleri meydana gelmiştir ki, hiçbir ehl-i ilim, o meydana gelen mucizenin mucizeliğinde şek (şüphe, zan) ve şüphe etmez.21

Peygamberimiz (sav)'in ümmi oluşu onun peygamberliğinin en büyük delillerindendir. Kitap Ehlinin kesin olarak bildiği gibi Tevrat ve İncil'de geleceği vaat edilen elçinin okuma yazması yoktu. Ancak iman etmeyenler, Peygamberimiz (sav)'in Kuran'ı kendisinin yazdığı yalanını ortaya atıyorlardı. Oysa asıl yalan söyleyenin iman etmeyenler ve müşrikler olduğu açıktır. Doğru söylemeyen bir insanın sözlerinde muhakkak bir çelişki olacaktır. Birbirini tutmayan tarihler, anlatım şekilleri elbette konuşmalarında ortaya çıkacaktır.
Peygamberimiz (sav) ise yaşadığı toplumun en dürüstü, en itidallisi, en güzel konuşanı, en hikmetli söze sahip olanı, en bilgili ve en görgülü insanıdır. Aklı ve ferasetiyle her insanın hayranlığını ve güvenini kazanacak kadar üstün bir insandır.

Peygamber Efendimiz (sav) Tevrat ve İncil'i okumadığı halde bu kitaplardaki hükümleri, anlatılanları bilmekteydi. Geçmiş toplulukların tarihine de vakıftı. Elbette bu, Allah'ın vahyi dışında asla mümkün olamayacak bir durumdu. Onu tanıyanların hepsi bunu biliyorlardı. Peygamberimiz (sav) daha önce herhangi bir okulda bir eğitim görmediği halde, onun sahip olduğu ilim ve anlattıkları bu mübarek insanın mucizevi yönlerindendir. Allah Ankebut Suresi'nde şöyle buyurur:
Bundan önce sen hiç kitap okuyan değildin ve onu sağ elinle de yazmıyordun. Böyle olsaydı, batılda olanlar kuşkuya kapılırlardı. (Ankebut Suresi, 48) 


Ünlü tefsir ve İslam alimi Celaleyn bu ayeti şöyle tefsir etmektedir:
Sen bundan, yani Kuran'dan önce kitap okur değildin. Onu elinle de yazmadın öyle olsaydı, yani okur-yazar olsaydın, batılı savunanlar, hakkında şüpheye kapılırlardı, şüphe ederlerdi. Ve, "Tevrat'ta bize anlatılan Peygamber ümmi olup okuması ve yazması yoktur" derlerdi.22
Ancak herşey bu kadar açıkken iman etmeyenler, Peygamberimiz (sav)'e saldırmak için ona türlü iftiralarda bulunmuşlardır. Peygamberimiz (sav)'in kendileri gibi bir beşer olmasını öne sürmüş, onu kendilerince doğru söylememekle suçlamışlardır:

Onların kalpleri tutkuyla oyalanmadadır. Zulmedenler, gizlice fısıldaştılar: "Bu sizin benzeriniz olan bir beşer değil mi? Öyleyse, göz göre göre büyüye mi geleceksiniz?" Dedi ki: "Benim Rabbim, gökte ve yerde söylenen-sözü bilir; O, işitendir, bilendir." "Hayır" dediler. (Bunlar) Karmakarışık düşlerdir; hayır, onu kendisi uydurmuştur; hayır o bir şairdir... (Enbiya Suresi, 3-5) 

Peygamberimiz (sav) Allah'tan yardım isteyen, O'ndan hidayet talep eden, O'na istiğfar eden, O'nun emrini yerine getiren bir kişidir. Nitekim kendisi de bu gerçeği yaptığı tebliğlerde açıkça dile getirmiştir. Allah Kuran'da şöyle bildirir:
Onlara ayetlerimiz apaçık belgeler olarak okunduğunda, Bizimle karşılaşmayı ummayanlar, derler ki: "Bundan başka bir Kur'an getir veya onu değiştir." De ki: "Benim onu kendi nefsimin bir öngörmesi olarak değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben, yalnızca bana vahyolunana uyarım. Eğer Rabbime isyan edersem, gerçekten ben, büyük günün azabından korkarım." (Yunus Suresi, 15) 

Siret Ansiklopedisi'nde Allah'ın Hz. Muhammed (sav)'e verdiği büyük ilmin onun elçiliğine nasıl delil olduğu şöyle anlatılmaktadır:
Hz. Muhammed (sav) bir ümmi idi; okuması, yazması yoktu. Aralarında doğup büyüdüğü aile fertleri, yakınları ve Mekke'liler, bütün hayatı boyunca ne bir kitaba el sürdüğünü, ne de elinin kalem tuttuğunu görmüşlerdi. Durum böyle iken kendisine vahyolunan ilim deryası Kur'an, başlı başına bir mucizedir. Zira bu kitapta geçmişteki bütün semavi kitapların ana konuları, geçmiş peygamberin kıssaları, dinler ve bunların getirdiği inançlar, eski tarih, medeniyet ve kültür ile iktisat, siyaset ve ahlak konusundaki bilgi hazineleri vardı. Halbuki, Hz. Muhammed (sav) bunlardan tamamıyla habersizdi. Kendisinin, ümmi olmasına rağmen böyle bir Kitap'la iman etmeyenlerin karşısına çıkması zaten peygamberliğinin en büyük deliliydi...23


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder