4 Nisan 2013 Perşembe

Peygamberimiz (sav)'in Üstün Kişiligi Allah'ın Bir Mucizesidir

Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) Rabbimiz Katında şerefli ve büyük makamı olan, mübarek bir insandır. Allah'ın alemlere üstün kılarak, kendisine itaat edilmesi için gönderdiği Peygamber Efendimiz (sav) insanların en güveniliri, dürüstlük örneği olup pek üstün bir ahlakın sahibidir. O, Allah'ın, takvası, üstün ahlakı, güzel huyuyla bütün insanlara örnek gösterdiği kutlu elçisidir. İnsanların mürşididir (ıslah edip yol gösteren). Yaşamı boyunca şefkatiyle, nezaketiyle, ince düşünceli, anlayışlı, tevekküllü, kararlı ve sabırlı tutumuyla tüm Müslümanlara yol göstermiştir. Peygamberimiz (sav) kendisinden sonraki bütün Müslüman alemine örnek olmuş çok hayırlı bir insandır.
Hz. Ali'nin torunlarından İbrahim b. Muhammed Peygamberimiz (sav)'i anlatırken şöyle rivayet etmiştir:
Dedem Hz. Ali, Peygamber Efendimiz (sav)'i anlatırken Onu şöyle tavsif (vasıflandırırdı) ederdi:
O, insanların en cömert gönüllüsü, en doğru sözlüsü, en mülayim ahlaklısı ve en arkadaş canlısı idi. Kendilerini ansızın görenler, O'nun heybeti karşısında çok şiddetli heyecanlanırlar; üstün vasıflarını bilerek sohbetinde bulunanlar ise, O'nu herşeyden çok severlerdi. O'nun üstünlüklerini ve güzelliklerini tanıtmaya çalışan kimse; Ben, gerek ondan önce, gerek ondan sonra, onun gibi birisini görmedim, demek suretiyle, O'nu tanıtma hususundaki aczini ve yetersizliğini itiraf ederdi. Allah'ın salat (Peygamberimiz (sav)'e yapılan dua, istiğfar, rahmet, namaz) ve selamı O'nun üzerine olsun.16

Peygamberimiz (sav) yaşadığı toplum içinde el-emin (güvenilir) diye ünlenmiş, dürüstlüğü ve güvenilirliği üzerinde herkes ittifak etmiştir. Zaten Peygamber Efendimiz (sav)'in yüzü, her görenin dürüstlüğüne kesin kanaat getireceği gibi nurlu ve asildi. Vicdanının sesini dinleyerek, onunla konuşan, onun sohbetine katılan kim olursa olsun ondaki olağanüstülüğü anlamış, Peygamberliğine dair pek çok açık delil görmüştür. Aklı ve feraseti, sahip olduğu yüksek karakteri, kavmindeki müşriklerin bile aralarındaki anlaşmazlıklarını çözmesi için kendisine başvurmalarına sebep olmuştur. Sahabelerin sürekli şahit oldukları Peygamberimiz (sav)'in sahip olduğu üstün ahlak ve meziyetleri hakkında İbn-i Sad, İbn-i Asakir Davud b. Husayn'dan şu bilgileri nakletmiştir:
Allah Resulü, halkı arasında dürüstlük bakımından en üstünü, ahlak yönünden en güzeli, sosyallik yönünden en mükemmeli, komşuluk bakımından en cömerdi, yumuşaklık ve emanet bakımından en ilerisi, sözce en doğrusu, hayaya ve terbiyeye en çok önem veren olarak büyümüştür. Herkesle gayet iyi geçinmiştir. Bu sebeple O'na "el-Emin=Son derece doğru ve güvenilir" demişlerdir.17


İbn-i Sad, Rabi b. Hasyem'den de şöyle nakletmiştir:
İslam'dan önce cahiliye devrinde herkes -anlaşmazlıklarını çözmesi için- Allah Resulü'ne başvururdu.18
sofra
Hacer-i Esved     taşı
Yakub b. Süfyan ve Beyhaki, İbn-i Şihab'dan şunu naklettiler:
Kureyşliler Kabe'yi yeniden inşa ettikleri zaman, Hacer-i Esved'i yerine koymak hususunda ihtilafa düştüler. Her kabile kendisi koymak istedi. Sonra şöyle dediler: Şu yoldan ilk kim gelirse, onu aramızda hakem tayin edelim. İlk gelen, o zaman henüz delikanlı olan Hz. Muhammed (sav) oldu. Güvenilir siyer (Peygamberimiz (sav)'in ahlakı ve hayatını anlatan eserler) kaynaklarına göre yaşı otuz beş idi.) O'nu hakem yaptılar. O da "Bir yaygı getirin" dedi. Yaygı getirildi. "Şimdi taşı hep beraber ona koyun" dedi. Taş yaygıya konunca, "Haydi her kabilenin büyüğü gelsin ve yaygının bir ucundan tutsun" dedi. Bunun üzerine her kabileden biri gelip yaygının birer ucundan tuttu. Taşı bu şekilde yerine götürdüler. O da üste çıkıp onlardan aldığı taşı yerine yerleştirdi. Büyüdükçe herkesin saygı ve sevgisini çekti. Doğruluğu ile ün yaptığı için de kendisine "el-Emin=son derece güvenilir kişi" adını koydular. Bunlar, henüz kendisine vahiy gelmeden önceydi."19
Peygamberimiz (sav) hayatı boyunca insanlara hidayet rehberi olmuş, sahabeleri eğitmiş, müşriklerle de sürekli konuşarak onları doğru yola yöneltmek için mücadele etmiştir. Peygamberimiz (sav)'in eğitimi sonucunda çöl ortamında yaşayan, cahiliye ahlakına sahip insanlar, imanın nuruyla pırıl pırıl, güzel ahlaklı insanlar haline gelmişlerdir. Bu büyük bir mucizedir. Peygamberimiz (sav)'in üstün ahlakının yanı sıra hayatında da bu şekilde pek çok mucizevi özellik tecelli etmiştir. Bu mucizelere gerek sahabeler gerekse iman etmeyenlerden pek çok kimse bizzat şahit olmuşlardır. Peygamberimiz (sav)'in her biri bir diğerinden önemli olan mucizeleri vicdan sahibi tüm insanlar için hak delil niteliğindedir, iman ve hidayet vesilesidir.


23 sene fiili olarak mücadele içinde olmasına, zorlu savaşlara girmesine, karşısında inkarcıların en azgın ve öfkeli insanlarının bulunmasına ve her zaman en ön saflarda mücadele etmesine rağmen kendisine hiçbir şey olmaması ve öldürülememesi de Peygamberimiz (sav)'in mucizelerindendir. Çok yiğit bir insan olan Peygamberimiz (sav)'in olağanüstü kararlılığı da onunla beraber olan her Müslümanın şevkini artırmıştır. Düşmanlarının kalplerine Allah'ın korku salması ve her koşulda onu iman etmeyenlere karşı galip getirmesi de Peygamberimiz (sav)'in mucizelerindendir. Allah savaşlarda melekleriyle ve görünmez ordularla kendisine yardım etmiş, böylece Hz. Muhammed (sav) kendi ordusundan sayıca çok daha güçlü olan düşman ordularını darmadağın etmiştir. Ayetlerde bu mucizevi durum şöyle haber verilir:

Evet, eğer sabrederseniz, sakınırsanız ve onlar da aniden üstünüze çullanıverirlerse, Rabbiniz size meleklerden nişanlı beş bin kişiyle yardım ulaştıracaktır. Allah bunu (yardımı) size ancak bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla tatmin bulsun diye yaptı. 'Yardım ve zafer' (nusret) ancak üstün ve güçlü, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah'ın Katındandır. (Al-i İmran Suresi, 125-126)




Peygamberimiz (sav) en mükemmel şekilde İslam dinini tebliğ etmiş ve bunda çok kararlı davranmıştır; kendisine büyük eziyetler yapılmasına, din ahlakını anlatmaktan vazgeçmesi karşılığında kendisine çok fazla imkan sunulmuş olmasına rağmen teklif edilen herşeyi reddetmiştir. Allah'ın rızasını, İslam'ın ve Müslümanların menfaatini daima kararlılıkla üstün tutmuştur. En zorlu gibi gözüken durumlarda da Allah'ın yardımına kavuşacağını kuvvetle umut etmiş, Allah'ın, kendisini ve müminleri her zaman galip getireceğine inanmıştır. Nitekim her zaman Allah'ın koruması altında olmuş, iman etmeyenlerin azgınlıklarına ve saldırganlıklarına rağmen hiçbir zarara uğramadan yaşamıştır. Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in faziletlerini Allah, Kuran'da insanlara şöyle bildirmiştir:
Gerçekten senin için kesintisi olmayan bir ecir vardır. Ve şüphesiz sen, pek büyük bir ahlak üzerindesin. (Kalem Suresi, 3-4)
Şüphesiz o (Kur'an), üstün onur sahibi bir elçinin gerçekten (Allah'tan getirdiği) sözüdür; (Bu elçi,) Bir güç sahibidir, arşın sahibi Katında şereflidir. Ona itaat edilir, sonra güvenilirdir. Sizin sahibiniz bir deli değildir. Andolsun o (peygamber), onu apaçık bir ufukta görmüştür. O, gayb (haberlerin)e karşı (söylediklerinden dolayı) suçlanamaz. (Tekvir Suresi, 19-24)
Büyük İslam alimi İmam Gazali, Peygamber Efendimiz (sav)'in yüksek ahlakını, Tirmizi, Taberani, Buhari, Müslim, İmam Ahmed, Ebu Davud, İbni Mace gibi büyük hadis alimlerinden derlediği bilgilerle şöyle anlatmıştır:
Resulullah insanların en mülayim ahlaklısı, en yiğidi, en adili ve en namuslusu idi. O, insanların en cömerti idi. Allah'ın kendisine verdiklerinden hurma, arpa ne olursa olsun yalnız senelik yiyeceğini ayırırdı, geri kalanını Allah yolunda harcardı. Kendisinde bulunan bir şey istendiğinde verirdi.
O haya olarak da insanların en mükemmeliydi. Rabbi için kızar, şahsı için öfkelenmezdi. Kendisi veya sahabeleri zarar görse bile hakkı uygulardı.
Allah Resulü insanların en alçak gönüllüsü, en beliğ (Açık, düzgün, güzel, sanatla söz söyleyen) konuşanı, en güler yüzlüsüydü. Dünya işlerinden hiçbir şey kendisini endişeye düşürmezdi.
Medine'nin öbür ucundaki hastaları ziyarete gider, güzel kokudan hoşlanırdı. Fakirlerle oturur, yoksullarla yerdi. Herkese nezaketle davranırdı, kendisine özür beyan edenin özrünü kabul ederdi. Latife yapar idi, ama hakkı söylerdi.
Mübah oyunları gördüğünde men etmezdi, hanımlarıyla yarış yapardı. Zavallıları yoksulluklarından dolayı horlamaz, zengine de varlığından dolayı saygı göstermezdi, onu da bunu da Allah'a eşit olarak çağırırdı. Allah Teala üstün huyu ve mükemmel siyaseti onda birleştirmişti...
Allah Teala ahlakın bütün güzelliklerini, iyi yolları, öncekilerin ve sonrakilerin başlarından geçmiş ve geçecek hadiselerin haberlerini, ahirette kurtuluşa ve saadete erdirecek hususları, dünyada gıpta edilip peşinden gidilecek ve gidilmeyecek herşeyi ona öğretmişti.
Allah Teala, onun buyruklarına itaat ve hareketlerinde kendisinin izinden gitmeye bizleri muvaffak kılsın."20

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder