Peygamberimiz (sav) de tüm diğer peygamberler gibi insanlara tebliğ ettiği gerçeklerden dolayı türlü eziyetlere, iftiralara maruz kalmış, alaycı tavırlarla karşılaşmıştır. Birbirinden farklı pek çok iftira ile itham edilmiş ve uzun yıllar iman etmeyenlerin baskısı ve ölüm tehdidi altında yaşamıştır. Peygamberimiz (sav)'e itaat eden salih müminler de uzun süre boyunca içinde yaşadıkları toplum tarafından boykot edilmişlerdir. Elbette zorluk gibi görünen tüm bu olaylar, Peygamber Efendimiz (sav) ve onunla birlikte olan salih müminlerin dünyada ve ahirette güzel bir yaşama kavuşmalarına vesile olmuş şerefli olaylardır. Samimi olarak iman eden ve Rabbimiz'e tevekkül edenler, bunlar ve benzeri zorluklardan hiçbir zaman yılgınlığa kapılmaz, tam tersine zorlukları ve sıkıntıları Allah'a yakınlaşmaya ve O'nun rızasını kazanmaya bir yol olarak görürler.
Peygamber Efendimiz (sav) gibi Allah'ın diğer seçkin elçileri de peygamberlik görevlerini yapmaya başlayana kadar kendi kavimleri içinde sevilen ve sayılan insanlar olmuşlardır. Ancak elçilik göreviyle şereflendirilmelerinin ardından Allah'ın varlığını ve ahiret gününü inkar edenler ya da dünyevi kaygılar nedeniyle din ahlakına uymayanlar onlara cephe almıştır. Bu durum Kuran'da şöyle haber verilmektedir:
Dediler ki: "Ey Salih, bundan önce sen içimizde kendisinden (iyilikler
ve yararlılıklar) umulan biriydin. Atalarımızın taptığı şeylere
tapmaktan sen bizi engelleyecek misin? Doğrusu biz, senin bizi davet
ettiğin şeyden kuşku verici bir tereddüt içindeyiz." (Hud Suresi, 62)
Dediler ki: "Ey Şuayb, atalarımızın taptığı şeyleri bırakmamızı ya da
mallarımız konusunda dilediğimiz gibi davranmaktan vazgeçmemizi senin
namazın mı emrediyor? Çünkü sen, gerçekte yumuşak huylu, aklı başında
(reşid bir adam)sın." (Hud Suresi, 87)
(Hükümdar topladığı o kadınlara:) "Yusuf'un nefsinden murad almak
istediğinizde sizin durumunuz neydi?" dedi. Onlar: "Allah için, haşa"
dediler. "Biz ondan hiç bir kötülük görmedik." Aziz (Vezir)in de karısı
dedi ki: "İşte şu anda gerçek orta yere çıktı; onun nefsinden ben murad
almak istemiştim. O ise gerçekten doğruyu söylenlerdendir." (Yusuf Suresi, 51)
Peygamberimiz (sav) tehlikeli ve müşrik bir kavmin içerisinde, bir yandan dini tebliğ etmiş, bir yandan iman ederek kendisine tabi olanları eğitmiş, diğer yandan da iman etmeyenlerle çetin bir mücadele yürütmüştür. Bu mücadele zaman zaman sıcak savaşa dönüşmüştür. Dönemin müşriklerinin yanı sıra inkarda direnen bazı Yahudiler de Peygamberimiz (sav)'e karşı düşmanca bir tutum içinde olmuşlardır. Hz. Muhammed (sav) onlarla da ilgilenmiştir. Yahudiler gibi bazı Hristiyanlar da Peygamberimiz (sav)'i hedef almış, sürekli zorluk çıkarmış, kendilerince kurdukları tuzaklarla ona zarar vermeye çalışmışlardır.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) bu kadar geniş bir alanda mücadele yürütürken bir yandan da münafıklar ona sinsice zarar vermeye çalışmışlardır. Münafıklar, inkarcılarla işbirliği yaparak onlara haber taşımış, gizliden gizliye Peygamberimiz (sav)'in aleyhinde türlü faaliyetler yürütmüşlerdir. İnkarcılar ve müşrikler gibi onların da asıl hedefi Peygamberimiz (sav) olmuştur. Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'e hased (çekememezlik) etmiş, kin ve öfke beslemişlerdir. Duydukları bu kine rağmen Peygamberimiz (sav)'in yakınına kadar girerek sohbetlerine katılmışlar, sinsice tavırlar sergilemişlerdir.
Münafıklar gibi, Peygamberimiz (sav)'in tebliğini dinleyenler arasında iman etmeyenler de vardır. Bu kişiler de diğerleri gibi Allah'ın kutlu elçisine rahatsızlık vermek için birçok eylemde bulunmuşlardır. Allah bir ayetinde, haince bakışlarıyla Peygamberimiz (sav)'e eziyet vermek isteyen bu kişileri şöyle haber vermektedir:
O inkar edenler, zikri (Kur'an'ı) işittikleri zaman, seni neredeyse
gözleriyle devireceklerdi. "O, gerçekten bir delidir" diyorlar. (Kalem Suresi, 51)
Rabbimiz'in en önemli mucizelerinden biri, Peygamber Efendimiz (sav)'in aleyhine kurulan bunca tuzağa ve hileye rağmen, sevgili Efendimiz (sav)'in hiçbir zarar görmeden mücadelesine devam etmesidir.
Bir Kuran ayetinde Rabbimiz, mübarek Peygamberimiz (sav)'e "kendisini insanlardan koruyacağını" vaat etmiştir:
... Allah seni insanlardan koruyacaktır. Şüphesiz, Allah, kafir olan bir topluluğu hidayete erdirmez. (Maide Suresi, 67)
Rabbimiz'in bu vaadi pek çok mucizeyle tecelli etmiş, inkarcı önde
gelenler, müşrik ve münafıklar, Peygamberimiz (sav)'e karşı haksız bir
kin ve öfke içinde olanlardan tek bir kişi bile, mucizevi şekilde ona
zarar verememişlerdir. Hazırladıkları komplolar, kurdukları tuzaklar her
seferinde bozulmuştur. Üstelik pek çok sıcak savaşta müşrikler ve
inkarcılar Peygamber Efendimiz (sav)'le karşı karşıya gelmelerine rağmen
Rabbimiz her zaman kendisini korumuş ve Peygamberimiz (sav) tebliğ
görevine sonuna kadar devam etmiştir. Ona eziyet vermeye çalışanlar
bununla hiçbir zaman amaçlarına ulaşamamış, aksine kendileri zillete
düşerken, her geçen gün Peygamberimiz (sav)'in beden gücü, sağlığı,
neşesi, nuru ve güzelliği daha da artmıştır. Allah Peygamberimiz (sav)'i
rahmetiyle korumuş, ona hem fiziksel hem de manevi anlamda büyük bir
güç ve heybet vermiştir. Kuşkusuz bu Peygamberimiz (sav) üzerinde
tecelli eden büyük bir mucizedir. Kurdukları hileli düzenler,
inkarcıların ve münafıkların kendi aleyhlerine dönerken, Peygamberimiz
(sav) Allah'ın rahmeti ve koruması altında hiçbir zarara uğramadan
mücadelesini sürdürmüştür. Mucize niteliğindeki bu gerçek Kuran'da
bildirildiği gibi, Peygamber Efendimiz (sav)'den rivayet edilen
hadislerde de yer almaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder