Kuran ahlakı Müslümanların savaştan ve her türlü çatışmadan
kaçınmalarını, anlaşmazlıkları görüşme ve müzakerelerle gidermelerini,
uzlaşmacı olmalarını gerektirir.
Savaş, Kuran'a göre sadece zorunlu
olduğunda başvurulacak ve mutlaka belirli insani ve ahlaki sınırlar
içinde yürütülecek bir "istenmeyen zorunluluk"tur. Müminler yaşanan
sorunlarda hep barışı ve uzlaşmayı tercih etmekle, ancak karşı taraftan
bir saldırı gelmesi durumunda kendilerini savunmak amaçlı savaşmakla
yükümlüdürler.
Bir ayette, yeryüzünde savaşları çıkaranların bozguncular olduğu, Allah'ın ise bozguncuları sevmediği şöyle açıklanır:
... Onlar ne zaman savaş amacıyla bir ateş alevlendirdilerse Allah onu
söndürmüştür. Yeryüzünde bozgunculuğa çalışırlar. Allah ise bozguncuları
sevmez. (Maide Suresi, 64)
Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in hayatına baktığımızda da, savaşın
ancak zorunlu hallerde ve savunma amaçlı olarak başvurulan bir yöntem
olduğunu görebiliriz.
Kuran'ın Peygamberimiz (sav)'e vahyi tam 23 yıl sürdü. Bunun ilk 13
yılında Müslümanlar Mekke'deki putperest düzenin içinde azınlık olarak
yaşadılar ve çok büyük baskılarla karşılaştılar. Pek çok Müslümana
fiziksel işkenceler yapıldı, bazıları öldürüldü, çoğunun evi ve malları
yağmalandı, sürekli hakaret ve tehditlerle karşılaştılar. Buna rağmen
Müslümanlar şiddete başvurmadan yaşamaya devam ettiler ve putperestleri
hep barışa çağırdılar. Sonunda putperestlerin baskıları dayanılmaz bir
noktaya vardığında, Müslümanlar daha özgür ve dostane bir ortamın
bulunduğu Yesrib (sonradan Medine) şehrine hicret ederek burada kendi
yönetimlerini kurdular.
Ancak savaşın zorunlu olduğu hallerde de, Rabbimiz Peygamberimiz
(sav)'i çeşitli mucizeleriyle destekledi. Bu mucizelerden biri
Rabbimiz'in,
meleklerini Peygamberimiz (sav)'in ve salih müminlerin
yardımına göndermesidir.
Bir Kuran ayetinde, Müslümanlar güçsüz durumda görünmelerine rağmen,
Rabbimiz'in onlara nasıl zafer ve başarı nasip ettiği, bunun müminlerin
şükretmesi gereken bir nimet olduğu şu şekilde haber verilir:
Andolsun, siz güçsüz iken Allah size Bedir'de yardımıyla zafer verdi. Şu halde Allah'tan sakının, O'na şükredebilesiniz. (Al-i İmran Suresi, 123)
Salih Müslümanlar sayıca müşriklerden çok az olmalarına rağmen çok
büyük bir cesaret ve kararlılıkla Peygamberimiz (sav)'in arkasında
savaşa girmişler ve Allah'ın desteğiyle mucizevi şekilde büyük zaferler
kazanmışlardır. Kuran ayetlerinde Allah'ın meleklerle müminleri
desteklediği ve Peygamber Efendimiz (sav)'in savaşta müminleri
meleklerin yardımıyla müjdelediği şöyle haber verilir:
Sen mü'minlere: "Rabbinizin size meleklerden indirilmiş üç bin kişiyle
yardım-iletmesi size yetmez mi?" diyordun. Evet, eğer sabrederseniz,
sakınırsanız ve onlar da aniden üstünüze çullanıverirlerse, Rabbiniz
size meleklerden nişanlı beş bin kişiyle yardım ulaştıracaktır. Allah
bunu (yardımı) size ancak bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla tatmin
bulsun diye yaptı. 'Yardım ve zafer' (nusret) ancak üstün ve güçlü,
hüküm ve hikmet sahibi olan Allah'ın Katındandır. (Ki bununla) İnkar
edenlerin önde gelenlerinden bir kısmını kessin (helak etsin) ya da
'umutları suya düşmüşler olarak onları' tepesi aşağı getirsin de geri
dönüp gitsinler.' (Al-i İmran Suresi, 124-127)
|
Sir Edward Landseer'in, "Arap Çadırı" isimli, 1866 tarihli tablosu.
|
Allah, ayetlerde de buyurduğu gibi, meleklerin yardımını, inananlara
bir müjde ve kalplere tatmin vesilesi olarak göndermiştir. Yoksa
kuşkusuz Allah hiçbir sebebe ihtiyacı olmayandır. Dilediği takdirde iman
etmeyenleri üzerlerine gönderdiği tek bir azap ile bozguna uğratır.
Dilerse onları ve ordularını saniyeler, dakikalar içinde yerin dibine
geçirir. Nitekim Kuran'da pek çok inkarcı kavmin hiç ummadıkları bir
anda, ya tek bir ses, ya bir kasırga, ya da başka bir felaketle aniden
helak oldukları, ya da altı üstüne gelecek şekilde yerin altına
gömüldükleri bildirilmiştir. Allah elbette tüm bunlara güç yetirendir.
Rabbimiz'in böyle şanlı ve mucizevi zaferler vermesi ise, Peygamberimiz
(sav) ve beraberindeki müminler için büyük bir müjde olmuştur. Savaşta
olan mucizeler ve Müslümanların cesareti pek çok tefsir alimi tarafından
da anlatılmıştır. Büyük alim Ömer Nasuhi Bilmen, Müslümanların
savaşları sırasında meydana gelen mucizeleri ve salih müminlerin
cesaretini şöyle aktarmaktadır:
İslam ordusu Kureyş müşrikleri ile savaşı göze alarak Bedir kariyesine
(zorlu alan) doğru yürüdü. Resulü Ekrem Efendimiz vuku bulacak savaşta
düşmanlardan öldürülecek şahısların maktellerini (öldürüldükleri yerler)
eshabına (yakınlarına) gösterdi, bilahara (sonra) da öyle vuku buldu
(sonuçlandı), bu bir mucize idi. Nihayet Kureyş ordusu da gelip Bedir
suyunu zaptetmiş bulundu. Fakat ertesi gün yağmur yağdı, Eshab-ı Kiram
(sahabeler) bol bol suya kavuştular, bu yüzden olan sıkıntıları
giderildi. Sonra meydan-ı harbe atıldılar, düşman kuvvetleri
Müslümanların kuvvetlerinin üç mislinden ziyade (fazla) idi, yine de
korkuyorlardı, savaş başladı. Müslümanlar, cihadın, şehadetin manevi
kıymetini takdir ettikleri için biperva (korkusuz), kemali neş'e (tam
bir neşe) ile cihada atılmışlardı. Bu esnada Hazreti Ömer'in azatlısı
(hür bırakılmış) olan "Mehca" şehit düştü. Resuli Ekrem Efendimiz "Mehca
seyyidüşşüheda"dır (şehitlerin efendisi) diye buyurdu.56
Resulü Ekrem Efendimiz, "Yarab! Bana vaat buyurduğun nusreti (zaferi)
ihsan et" diye dua etmiş ve hafifçe bir uykuya dalmış ve hemen tebessüm
ederek uyanmış, yanı başında bulunan
Hazreti Ebu Bekir'e hitaben: Müjde
ya Ebu Bekir! İşte Cibrili Emin ile sair melaike'i kiram (meleklerin
büyük çoğunluğu) imdada geldiler, diye buyurmuştu. Sonra da zırhını
giymiş ve çadırından dışarı çıkmıştı. Zaten adetleri fazla olan düşman
ordusuna bazı Ürbanın da katılacağı şayi (duyulmuş) olmakla bundan bazı
İslam mücahitleri endişeye düştüler. Bunun üzerine taraf-ı İlahi'den
(Yüce Allah'ın Katından) melekler vasıtasıyla ehl-i İslam'a
(Müslümanlara) yardım olunacağı tebşir edildi (müjdelendi). Rivayete
nazaran (göre) o esnada gayet şiddetli bir rüzgar çıkıp göz gözü görmez
olmuştu. Bu hal ise Hazreti Cibril ile sair (pek çoğu) meleklerin
meydanı harbe gelmelerine bir nişane (işaret) imiş. O melekler ablak
(beyaz) atlara binmiş, beyaz ve sarı insanlar suretinde görünmüşler ve
Bedir harbine bilfiil iştirak (fiilen katılmışlardır) etmişlerdir.
Bu Bedir gazvesinde (seferinde) Müslümanlara evvela bin, sonra iki
bin, daha sonra da iki bin melek imdada gelmişlerdir ki, mecmuu
(toplamı), ayeti kerimede görüldüğü vechile (kadarıyla) beş bindir.57
Allah'ın melekleri, Peygamberimiz (sav)'in ve beraberindeki inananların
yardımına vermesi başka ayetlerde şöyle haber verilmektedir:
Siz Rabbiniz'den yardım taleb ediyordunuz, O da: "Şüphesiz ben size
birbiri ardınca bin melek ile yardım ediciyim" diye cevap vermişti.
Allah, bunu, yalnızca bir müjde ve kalplerinizin tatmin bulması için
yapmıştı; (yoksa) Allah'ın Katından başkasında nusret (zafer ve yardım)
yoktur. Hiç şüphesiz Allah üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet
sahibidir. Hani Kendisi'nden bir güvenlik olarak sizi bir uyuklama
bürüyordu. Sizi kendisiyle tertemiz kılmak, sizden şeytanın pisliklerini
gidermek, kalplerinizin üstünde (güven ve kararlılık duygusunu)
pekiştirmek ve bununla ayaklarınızı (arz üzerinde) sağlamlaştırmak için
size gökten su indiriyordu. (Enfal Suresi, 9-11)
İmam Sabuni'nin tefsirinde ise meleklerin yardımı şöyle tarif edilir:
Allah, "peşpeşe gelen bin melekle size yardım edeceğim" diyerek
duasını kabul ettiğini bildirdi. Tefsirciler şöyle der: Hadiste
bildirildiğine göre Cebrail beşyüz melek indirdi ve onlarla ordunun sağ
kanadında savaştı. Mikail de beşyüz melek indirdi. Onlar da ordunun sol
kanadında savaştı. Meleklerin, Bedir dışında herhangi savaşta savaştığı
tesbit olunmamıştır. Diğer savaşlarda melekler, Müslümanların sayısını
çok göstermek için inerlerdi, savaşmazlardı.
Allah'ın meleklerle size yardım etmesi, sadece size zaferi müjdelemek
içindir. Bir de bu zaferle ruhlarınız sükunet bulsun diye yardım etti.
Gerçekte zafer ancak, Yüce Allah'ın Katındandır. O'nun yardımına
güvenin. Kendi kuvvetinize ve silahınıza güvenmeyin. Şüphesiz Allah
galiptir, mağlup edilemez; hikmeti neyi gerektiriyorsa onu yapar.
Hatırlayın ki, Allah Kendi Katından bir güven olarak sizin uykunuzu
getiriyordu. Bu, Rasulullah (sav)'in bir mucizesidir. Çünkü korku anında
herkesi bir uyku basmıştı. Hz. Ali şöyle der: Bedir günü bizde
Mikdat'tan başka at yoktu. Rasulullah (sav)'dan başka hepimizi uyur
gördüm. İbn Kesir şöyle der: Mü'minlerin kalplerinin Allah'ın yardımı
ile yatışıp emniyet içinde olmaları için, savaşın en şiddetli anında
uyur gibi olmuşlardı. Üzerinize gökten yağmur yağdırıyordu. Bu da,
Allah'ın saydığı başka bir nimettir. Olay şudur: Bedir savaşında
Müslümanlar susuz kaldılar. Bunun üzerine Allah onların üzerine öyle bir
yağmur yağdırdı ki, vadilerden su aktı.58
Allah'ın Peygamberimiz (sav)'in yanında mücadelelere katılan müminlerin
kalplerini uzlaştırması da ayrı bir mucizedir. Farklı farklı
kavimlerden, şehirlerden, topluluklardan, hatta birbirine düşman
kabilelerden insanların aynı amaç uğruna, Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak
için birarada hareket etmeleri Allah'ın dilemesiyle gerçekleşmiştir.
Allah, pek çok ayette Peygamberimiz (sav)'i yardımıyla ve samimi
müminlerin desteğiyle müjdelemiştir:
Onlar, seni aldatmak isterlerse, şüphesiz Allah sana yeter. O, seni
yardımıyla ve mü'minlerle destekledi. Ve onların kalplerini uzlaştırdı.
Sen, yeryüzündekilerin tümünü harcasaydın bile, onların kalplerini
uzlaştıramazdın. Ama Allah, aralarını bulup onları uzlaştırdı. Çünkü O,
üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. Ey Peygamber, sana ve
seni izleyen mü'minlere Allah yeter. (Enfal Suresi, 62-64)
Allah'ın yardım ettiği Peygamberimiz (sav) ve müminler, ne kadar zayıf
durumda olsalar da başarılı olmuşlar, sayıca fazla olan iman
etmeyenlerin orduları karşısında galip gelmişlerdir. Mekkeli müşrikler,
sahip oldukları teknik imkanlara ve kalabalık insan sayısına rağmen,
görünüşte kesin galip gelmeleri gerekirken Allah'tan bir mucize olarak
bozguna uğramışlardır.
Allah müminlere savaşlarda bir mucize daha yaşatmış, sabreden bir kişinin on kişiyi mağlup edeceğini müjdelemiştir:
Ey Peygamber, mü'minleri savaşa karşı hazırlayıp-teşvik et. Eğer
içinizde sabreden yirmi (kişi) bulunursa, iki yüz (kişiyi) mağlub
edebilirler. Ve eğer içinizden yüz (sabırlı kişi) bulunursa, kafirlerden
binini yener. Çünkü onlar (gerçeği) kavramayan bir topluluktur. Şimdi,
Allah sizden (yükünüzü) hafifletti ve sizde bir za'f olduğunu bildi.
Sizden yüz sabırlı (kişi) bulunursa, (onların) iki yüzünü bozguna
uğratır; eğer sizden bin (kişi) olursa, Allah'ın izniyle (onların) iki
binini yener. Allah, sabredenlerle beraberdir. (Enfal Suresi, 65-66)
Allah bir başka ayette de Peygamberimiz (sav)'e ve müminlere yardım
olarak görünmeyen ordularını indirdiğini ve onlarla inkarcı müşrikleri
azablandırdığını haber vermektedir.
(Bundan) Sonra Allah, elçisi ile mü'minlerin üzerine 'güven duygusu ve
huzur' indirdi, sizin görmediğiniz orduları indirdi ve inkar edenleri
azablandırdı. Bu, inkarcıların cezasıdır. (Tevbe Suresi, 26)
Allah Peygamber Efendimiz (sav)'e ve müminlere mucizelerle yardım
ederken, inananlara yaptıkları zulüm ve eziyetlerden dolayı müşriklere
de görülmemiş bir karşılık vermiştir. Müşrikler hiç ummadıkları şekilde
Müslümanlara mağlup olmuşlardır.
İbn Kesir'in tefsirinde savaş zamanında yaşananlar şöyle rivayet edilir:
Ebu Hüreyre'den rivayet edildiğine göre, Allah Rasulü (sav): "Korku
ile yardım olundum ve bana cevami'ul-Kerim (kerim olan şeylerin toplamı)
verildi" buyurmuştur. Bu sebepledir ki Allah Teala: "Bilahere Allah;
Rasulü ile müminlerin üzerine sükuneti indirmişti. Görmediğiniz orduları
da indirmişti. Ve kafirleri azaba uğratmıştı. Kafirlerin cezası buydu."
buyurmuştur.59
Diğer bir tefsirde, iman edenler sabrettikleri takdirde, iman
etmeyenlerin hile ve tuzaklarının boşa çıkacağı ise şöyle açıklanmıştır:
Yüce Allah bizim dışımızdakilerin sırdaş edinilmesini yasakladıktan ve
bunun sebeplerini beyan ettikten sonra, biz mümin kullarına, muttaki
olup sabretmemiz halinde kafirlerin hile ve tuzaklarını boşa
çıkaracağını vaat ediyor ve; birisi Uhud gününde öteki de Bedir gününde
olmak üzere mümin kullarını veli edindiği iki durumu bizlere misal
gösteriyor. Bu iki günde Yüce Allah müminlerin sabırları ve takvaları
sebebiyle düşmanlarının tuzaklarını, hilelerini boşa çıkarmıştır. Yüce
Allah'ın müminleri veli edindiğine, düşmanlarının da hile ve tuzaklarını
–sabredip takva sahibi olmaları halinde– boşa çıkardığına iki örnek
olarak bu iki olayın verilmiş olduğunun delili, bundan önceki ayet-i
kerimede sabır ve takvanın zikredilmiş olmasıdır: "Sabreder ve
sakınırsanız onların hilesi size hiçbir zarar veremez."60